...demek isterdim!

22 Ağustos 2008 Cuma

Kalabalık, bir de marş eşliğind,e okyanus gibi dalgalanmaya başlamasın mı? Bu kadarı yeter! der “abla"...

1984-85 yıllarında bir gün, yakın bir arkadaşı “abla”yı evlerine, ağabeyinin düzenlediği bir toplantıya çağırır. Ağabeyin bir arkadaşı, davetliler belli bir sayıya ulaşınca, beyaz sunum tahtasında renkli kalemlerle, gayet akla yakın bir pazarlama işi anlatır. İş kolay görünür, para sıkıntısı çeken, çenesi de kuvvetli olan “abla” ilgilenir. Bir toplantı da kendi evinde düzenler, arkadaşının ağabeyinin arkadaşı bey (A.A.A.B.) gelir aynı sunumu bu kez “abla”nın evinde tekrarlar, çok ilgilenen olmaz ama “abla”, hep parasızlıktan şikayet ediyorsun, al sana fırsat! der kendi kendine ve ufak ufak bir kenarından başlar… Başlar ama bir şey içine sinmez.

Satış piramidinde “abla”nın başarısı, bu beye para olarak döneceğinden A.A.A.B. çok yardımcıdır, istediği zaman telefonla arar, her çeşit sorusunu yanıtlar, bu arada çooook paralar kazanılacağını anlatan broşürler, dergiler verir, yaşanmış örnekleri aktarır. Telefon konuşmalarından birinde A.A.A.B., bir gün, kendisine yardım eden karısının belli ki hayallerimize kavuşma sürecini hızlandıralım, derken zorlanıp bebek düşürdüğünü söyler; “abla”nın içine sinmeyen şey biraz daha büyüyüp kıpırdanmaya başlar.

Kimseyi zincire katmayı başaramadığı ama, eşin dostun ürünlerini alarak “abla”yı destekledikleri çalışmalarının üçüncü ayında A.A.A.B., büyük otellerden birinde yapılacak toplantıya gitmesini önerip bir davetiye verir “abla”ya… Boğaza bakan otelin, üzerine oturan kadınlardan kat be kat şık giydirilmiş sandalyelerle dolu koskoca salonunda aynı ruh durumunu paylaşan, coşkulu bir kalabalık! Kendini eğreti hissederek bir kenara ilişen “abla”, toplantıyı izler; satış taktikleri konuşulur, sorular yanıtlanır, başarılı kişiler, başarıya giden yolun, taş ve dikenlerden nasıl temizleneceğini kendi deneyimlerine dayanarak anlatırlar.


Ana konu paradır, çok para kazanılacaktır, en büyük hayâliniz nedir? diye sorar kürsüdekiler, ...evet! işte o da, evet evet! bu da yapılacak kadar çok para… “Abla”nın içinde büyümekte olan sinmeme duygusu hafiften bulantıya dönmekte, aklında, bu koşuda bebeğini düşüren kadın… Kürsüde biri okyanusta bir ada satın almaktan söz eder, deriiin bir soluk almasına kalmadan, kalabalık, bir marş eşliğinde okyanus gibi dalgalanmaya başlamasın mı? Bu kadarı yeter! der “abla”, yerinden kalkar, kalabalık dalgalanadursun o, üzerinden büyük bir yük kalkmışçasına sakin, Akaretler’den Beşiktaş’a denizi koklaya koklaya iner. Ve demek ister ki!

Okyanusta bir ada satın alma hayâliyle, az aşağıdaki denizden vazgeçmenin neresi akıllıca yatırım? Hayâl bir zamanda, okyanustaki hayâl adama, hayâl uçağımla gideceğime, hakîkat 20 dakikada, hakîkat Beşiktaş İskelesi’ne, yürümeyi seven öz be öz hakîki ayaklarımla inerim, hakîki çay ısmarlar çıtır simidimle yerim, ne güzel!

Etiketler: ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa

+